Kozan’da bir kez daha gördük ki karşımızda şiddete başvurmaktan çekinmeyecek bir cemaat daha mevcut. Bu ülkenin, şiddeti bir araç olarak gören cemaatlerin kucağına basiretsizce bırakıldığı bir kez daha anlaşılmıştır.
Adana’nın Aladağ ilçesinde yaşanan yurt yangınıyla ilgili davanın ilk duruşması, 30 Mayıs’ta, Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Aladağ Başsavcılığı’nca haklarında “taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olma” suçundan iddianame düzenlenen yedi tutuklu sanık ve müdafileri, müşteki ailelerden 9 kişinin vekilliğini üstlenen derneğimize (Sosyal Haklar Derneği) üye avukatlardan Can Atalay, Evren İşler, Şerif Aras Doğruel ve bendeniz o gün duruşmada hazır bulunduk.
Sanıklar dışında herkes yangından sorumluydu
Sorumluluğu yurt müdürü Cuma Ali Genç’in üzerine yıkmaya çalıştıkları daha soruşturma aşamasındaki ifadelerinde ortaya çıkan dernek başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin, aynı anda müdafiliğini yapmayı amaçlayan avukatlar yönünden ‘menfaat çatışması’ nedeniyle itirazda bulunduk. Bunun üzerine sanık avukatlarının vekillikten çekilme beyanları da silsile halinde sıralandı. Aralarında menfaat çatışması bulunduğu çok açık olan sanıklar yönünden aynı vekalet ilişkisini sürdürmeyi göze almış sanık avukatlarının aslında bu durumu pek de önemsemedikleri, hatta niyetlerinin cemaatin avukatlığını topluca yapmak olduğu ortadaydı. Ne iyi ki cemaatlerin tüzel kişiliğine müsaade vermeyen kanunlarımız mevcut!
Sanıklara yöneltilen sorulara aldığımız cevaplar gösteriyordu ki yurt müdürü Cuma Ali Genç günah keçisi seçilmişti. Bir de yangına müdahale eden itfaiye aracının sepetsiz oluşu ve olay tarihinden önce binada bulunan elektrik sayacına habersiz müdahale ettiği iddia edilen elektrik idaresi var! Derneğin faaliyetlerinin ‘sosyal sorumluluk’ olarak değerlendirilmesi de sanık müdafilerinin gözlerini yaşarttı. Sanık sıralarında; yaşı itibariyle savunmasını müdafisinin yapmasını isteyen dernek başkanı, üç maymunu oynayan sınırsız sorumsuz dernek yönetim kurulu üyeleri, kendi ifadesiyle derneğin fahri bekçisi ve engin mesleki deneyimi nedeniyle yurt müdürü yapılan bir zat bulunuyordu. Ayrıca yurda elini kolunu sallayarak istedikleri zaman girebilen sayıları belli olmayan belletmen ve ablalar… Ancak bu kadınlar ifadelerin her yerinde olmalarına rağmen sanık değiller, ne de olsa hayır işi yapıyorlar. Mahkeme nezdinde yedi sanık şimdilik kafi.
Avukatlık meslek ilkelerini hiçe sayan bir savunma anlayışı
Meslek hayatımda karşılaştığım en çirkin davranışa bu davada şahit oldum. Davranışın faili bir meslektaş! Sanıklardan biri söz alıp davaya katılma talebinde bulunan baroyu hedef alarak “Sizler sıcak yataklarınızda bizim Aladağ’da ne zorluklarla hizmet verdiğimizi anlayamazsınız” dedi. Sonrası sanıklar ve cemaatçilerin vicdan yoksunu alkış tufanı… Bu çirkin alkışa “Bravo” nidasıyla eşlik eden bir sanık müdafi! Müvekkilinin beyanını alkışlama cüreti göstertebilen aidiyet duygusu! En acısı da ailelerin acılarını dile getirdikleri yerde. Ne vicdansızlık! Biliyorum ki insanlıktan nasibini almamış özgüvenin kaynağı da “Cemaat”.
“Elverişlidir” raporu verenler dışarıda
Soruşturma aşamasında müvekkillerimizin şikayetçi olduğu ve bu yurda çocuklarının kaydolması için aracı olup telkinde bulunan Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürü, yurda “elverişlidir” raporu veren dört kamu görevlisi hakkında Aladağ Kaymakamlığı’nca verilen yargılama iznine karşı yaptıkları itiraz üzerine kovuşturma izniyle ilgili dosya halen Konya Bölge İdare mahkemesinde derdest bekliyor. Aileler bu kişilerin de yargılanması konusunda ısrarcılar. Emniyet Müdürlüğünün ilçede herhangi bir toplantı yapılmasına müsaade etmeyeceği haberini almamıza rağmen duruşma tarihinden bir gün önce ailelerle olan görüşmemizde ailelerin ortak sorusu, kamu görevlilerinin duruşmada bulunup bulunmayacağıydı. Doğru ya! Kendilerine savcılıkta kimler yönünden şikayetçi oldukları sorulmuştu. Cevabı itirazın görüldüğü Konya İdare Mahkemesi verecek.
“Parayla satılık canımız yok!”
Duruşma sonunda mahkeme, sanıkların tümü yönünden oy birliği ile tutukluluğun devamına karar verdi. Ancak her nasılsa sanık Ramazan Dede müdafisinin itirazı üzerine duruşmadan beş gün sonra oy çokluğu ile bu sanık yönünden tahliye kararı verildi. Beş günde tutuklama sebeplerinden hangileri değişti ki bu karar verildi anlamak mümkün değil. Tahliye sebepleri sayılırken sanığın yaşının nazara alındığını okuduk. Yaş durumundan tahliye! Aynı gün yaptığımız itirazda, mağdurlardan Y.K.’ yi soruşturma aşamasında baskı altına almaya çalışan avukatın aynı zamanda sanık Ramazan Dede’nin müdafisi olduğunu ortaya koyduk. Aileler üzerinde kurulmaya çalışılan maddi ve manevi baskının en bariz örnekleri dava dosyasında kayıt altına alındı. Duruşma tarihinden bir gün önce nasıl ulaşıldığı şaibeli olan ailelerin banka hesap numaralarına yatırılan para da bu baskının en somut hali olarak kamuoyuna duyuruldu. Ailelerin “Parayla satılık canımız yok” feryadı hala kulaklarımızda. Sanık müdafileri, sanıklara doğrudan sorduğumuz sorulara defalarca “iddianamenin taksirle ölüme ve yaralamaya sebep olma nitelemesiyle düzenlendiği” sebebiyle müdahale etmeye çalıştılar. Sanık eylemlerinin, olay örgüsü göz önüne alındığında “olası kast”ı barındırdığı açıktır. Buna da şiddetle karşı çıktılar. Hatta hadlerini aşarak talep ve sorularımızın ancak “taksir” ölçeğinde kabul görebileceğini mahkemeye direttiler. Hukuki tavsih konusunda mahkemenin yetkili olduğunu dahi unutmuşlardı. Ne ironiktir ki bu iddiayı dile getirenler arasında sanık müdafi Av. Prof. Ahmet Gökçen de vardı.
Bir cemaat refleksi:
Saldırı Duruşma sonrası duruşmanın görüldüğü binanın önünde, ailelerle birlikte yapacağımız basın açıklamasından hemen önce, planlı biçimde toplanan cemaatçiler, ailelere ve Adana Sosyal Haklar Derneği üyesi arkadaşlarımıza saldırdılar. Kozan’da bir kez daha gördük ki karşımızda şiddete başvurmaktan çekinmeyecek bir cemaat daha mevcut. Bu ülkenin, şiddeti bir araç olarak gören cemaatlerin kucağına basiretsizce bırakıldığı bir kez daha anlaşılmıştır. Parasız ve laik eğitim hakkı ihlalinin güncel örneği olan Aladağ Davası aynı zamanda cemaat ve tarikatların devlet kademelerini ele geçirme niyetinin en açık örneğidir. 29 Kasım 2016 tarihinde bir kez daha gördük ki kendisine bırakılan hareket alanı içerisinde hiçbir dinci oluşum laik devlet olgusuna saldırmaktan vazgeçmeyecek.
Sanık sıralarında; yaşı itibariyle savunmasını müdafisinin yapmasını isteyen dernek başkanı, üç maymunu oynayan sınırsız sorumsuz dernek yönetim kurulu üyeleri, kendi ifadesiyle derneğin fahri bekçisi ve engin mesleki deneyimi nedeniyle yurt müdürü yapılan bir zat bulunuyordu. Ayrıca yurda elini kolunu sallayarak istedikleri zaman girebilen sayıları belli olmayan belletmen ve ablalar… Ancak bu kadınlar ifadelerin her yerinde olmalarına rağmen sanık değiller, ne de olsa hayır işi yapıyorlar. Mahkeme nezdinde yedi sanık şimdilik kafi.