22 Kasım 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 677 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnamesi (KHK) ile tutuklu ve hükümlü öğrencilerin sınava girme hakları ellerinden alındı.
677 sayılı KHK’nin 4. maddesine göre, örgüt üyeliği veya bu örgütlerin faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlardan tutuklu ya da hükümlü bulunan kişiler, OHAL’in devamı ve kurumda barındırıldıkları süre zarfında, ülke genelinde uygulanan merkezi sınavlar ile örgün veya yaygın her türlü eğitim-öğretim kurumları ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından cezaevi içinde ya da dışında yapılan ya da yaptırılan sınavlara giremezler.
Bu düzenleme, Anayasa’nın 42. maddesi ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) EK 1 Numaralı Protokolü’nün 2. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkına ağır bir müdahale içeriyor.
Mahpusların hakları ve özgürlükleri
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne (İHAM) göre, hukuka uygun olarak verilen tutuklama kararının açıkça İHAS’ın 5. maddesi kapsamında olması nedeniyle, mahpuslar kişi özgürlüğü dışında genel olarak İHAS’ta güvence altına alınan tüm diğer hak ve özgürlüklerden yararlanmaya devam etmektedir. Bu diğer haklar üzerindeki her türden sınırlandırma, her ne kadar güvenliğe ilişkin kaygılarla, özellikle kaçınılmaz olarak hapsetme koşullarından kaynaklanan suçun ve düzensizliğin önlenmesi ile gerekçelendirilse de, haklı bir sebebe dayandırılmalıdır. Bir mahpusun, yalnızca hakkında hüküm verilmesini takiben ‘hükümlü’ kişi statüsünde bulunması, İHAS’ta yer alan haklarından yoksun kaldığı anlamına gelmemektedir. 2 Şüphesiz bu ilke, henüz hüküm giymemiş, bu sebeple masumiyet karinesinden yararlanması gereken ‘tutuklu’ kişiler için de evleviyetle uygulanmaktadır.
Önemine rağmen, eğitim hakkı mutlak değil
Her ne kadar İHAM, bütün önemine rağmen eğitim hakkının mutlak olmadığını ve sınırlamalara konu edilebileceğini söylese de, yukarıda sözü edilen ilkeler eğitim hakkı için de geçerlidir ve bu hakka yönelik her türlü sınırlama hakkın özüne zarar vermemeli, öngörülebilir olmalı, meşru bir amaç izlemeli ve sınırlama, meşru amaç ile orantılı olmalıdır. 4 Özellikle cezaevindeki mahpuslar için eğitim hakkının tanındığı durumlarda, bu imkanın keyfi ve makul olmayan sınırlamalara konu edilmemesi gerekmektedir.
Oysa 677 sayılı KHK’nin eğitim hakkına müdahale eden 4. maddesi, öngörülebilir değildir. Sınırlama ile elde edilmek istenen amaç düşünüldüğünde, meşru ve orantılı da değildir.
KHK, örgüt üyeliğinden ya da örgütlerin faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlardan yargılanan tutuklu ve hükümlü öğrencileri kapsamaktadır. Öncelikle, “örgütlerin faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar” ifadesi içerisine örgüt propagandası, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, örgüte yardım gibi suçların da dahil edilebileceği düşünüldüğünde oldukça geniş ve belirsiz bir alanı işaret etmektedir ve bu durumda, eğitim hakkı ihlaline maruz kalacak öğrenci sayısını da bir hayli arttırmaktadır.
2011 yılından bu yana artarak devam eden ‘tutuklu öğrenci’ sorunu üzerine çalışan Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Ağı’nın verilerine göre, şuan Türkiye’deki cezaevlerinde, özellikle 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden sonra muhaliflere yönelik artan baskıların bir sonucu olarak, 400’ün üzerinde öğrenci bulunmaktadır.
YÖK öğrenci disiplin yönetmeliği’nde değişiklik
Bu noktada önemle hatırlatılması gereken bir nokta da 2012 tarihli YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nde getirilen bir değişikliktir. Bu değişiklik ile Yönetmelik’in “yükseköğretimden çıkarma cezası gerektiren disiplin suçları” başlıklı maddesine “mahkeme kararıyla kesinleşmiş olmak kaydıyla, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, böyle bir örgütü yönetmek veya bu amaçla kurulan örgüte üye olmak, üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunmak veya yardım etmek” hükmü eklenmiştir. Öğrencilerin yargılandıkları davalarda mevcut uygulama, her türlü dernek, siyasi grup ya da örgütü ‘terör örgütü’ olarak kabul ederek yargılama yapmak yönünde olduğu için, böyle bir düzenlemenin uygulama ile birlikte çok ağır sonuçları olabileceği kolaylıkla öngörülebilmektedir ki, burada ‘güvence’ sayılabilecek tek koşul olan ‘mahkeme kararıyla kesinleşmiş olma’ şartının son dönemde öğrenciler hakkında arka arkaya verilen mahkumiyet kararları düşünüldüğünde bir güvence fonksiyonu taşımadığı açıktır. 5
Daha kötüsü, Anayasa Mahkemesi, Nevroza katıldığı için örgüt üyeliğinden hapis cezası alan öğrencilerin aynı gerekçe ile üniversiteden atılmasını eğitim hakkının ihlali olarak görmemiştir. 6
KHK’nin 4. maddesi meşru bir amaç taşımıyor
KHK maddesinin sorunlu kısımlarından biri de bu müdahalenin tutuklu öğrenciler hakkında “OHAL’in devamı”na ve haklarında devam eden ceza yargılaması sürecine; hükümlü öğrenciler bakımından ise yine “OHAL’in devamı”na bağlı olmasıdır. OHAL’in ne zaman sonlanacağı ve böylece OHAL KHK’lerinin ne zaman yürürlükten kalkacağı belli değildir. Yine OHAL ile birlikte pek çok hakim ve savcının görevden alındığı, soruşturma ve dava sayılarında inanılmaz bir artışın olduğu ve Türkiye’deki yargılamaların uzunluğu düşünüldüğünde, tutuklu öğrencilerin tutuklu yargılanması yıllarca sürebilir ve bu kadar uzun bir süre, hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmaksızın bir kişinin eğitim hakkından mahrum bırakılması ölçülü bir müdahale de olmayacaktır.
OHAL’in amacı, süresi ve kapsamı ile sınırlı olması gereken bu KHK’nin öngördüğü meşru amacın, çoğu Kürt ve sosyalist öğrencilerden oluşan tutuklu ve hükümlü öğrencilerin eğitimlerine devam etmelerinin engellenmesi ile sağlanamayacağı da aşikardır. Bu nedenle KHK’nin 4. maddesi, hem öngörülebilir değildir hem de meşru bir amaç taşımamaktadır.
Terazinin diğer tarafına tutuklu ve hükümlü kişilerin eğitimlerini tamamlamaktaki şüphe götürmez menfaatleri de koyulduğunda7, belirsiz ve meşru amaç içermeyen bir müdahale ile öğrencilerin öngörülemeyecek bir süre eğitim haklarından mahrum bırakılmaları orantılı da değildir.
Halihazırda cezaevlerindeki çok az öğrencinin oldukça masraflı ve zor bir şekilde bu haktan yararlanabildiği de dikkate alındığında, 677 sayılı KHK’nin 4. maddesinin mahpusların eğitim hakkını tamamen ortadan kaldıracağı görülecektir.
- 1 Benan Molu – Avukat, İnsan Hakları Hukukçusu.
- 2 Hirst v. Birleşik Krallık, Büyük Daire, başvuru no. 74025/01, para. 69. 3 Laduna v. Slovakya, başvuru no. 31827/02, para. 6467.
- 4 Velyo Velev v. Bulgaristan, başvuru no. 16032/07, para. 32-34.
- 5 Benan Molu, Esra Demir Gürsel, Gülşah Kurt, Hülya Dinçer, Zeynep Kıvılcım, Üniversitelerde Disiplin Soruşturmaları: Öğrencilerin İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü – AİHS Çerçevesinde Bir Değerlendirme, 12 Levha Yayınları, Eylül 2013, s. 235.
- 6 Selçuk Taşdemir başvurusu, başvuru no. 2013/7860, 03.03.2016. AYM’nin bu kararı 18 Kasım 2016 tarihinde tarafımızca İHAM’a taşındı.
- 7 Bkz. Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında 87(3) sayılı Tavsiye Karar; Cezaevinde Eğitim Hakkında (89)12 Sayılı Tavsiye Karar; Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında R (2006) 2 Sayılı Tavsiye Karar.