A. GİRİŞ
Afet Hukuku çok geniş bir alan olmakla birlikte ülkemizde en sık rastladığımız ve etki bakımından da en geniş afet depremlerdir. Her depremden sonra afetzedeler belirli sorularına yanıt aramaktadırlar. Bu nedenle bu soruların yanıtlarını derli toplu hale getirip sanal ortamda yayınlamak ihtiyacı hissettik. Bu metin akademik bir çalışma kaygısı gütmeden depremzedelere ve vekili avukatlara genel bir çerçeve çizmek üzere hazırlanmıştır.
Ülkemizde geride bırakmaya hazırlandığımız 2020 yılında 20.000’i aşkın irili ufaklı deprem yaşanmıştır. Bu depremlerden Elazığ, Malatya; Başkale ve İzmir’i etkileyendepremlerde ne yazık ki can ve mal kaybı yaşanmıştır. Her ne kadar insan canıyla kıyaslanamayacak olsa da depremlerin ekonomik etkileri de çok yıkıcıdır.
Barınma imkanını yitiren yurttaşlar neredeyse bir ömüre yakın çalışmalarıyla zorlukla edindikleri taşınmaz mallarının akıbetinin ne olacağını haklı olarak bilmek istemektedir.
B.M E V Z U A T
Deprem sonrasına ilişkin yasal ve ikincil mevzuatımız çok geniş bir yelpazededir. Bu nedenle aşağıda sadece pratikte deprem sonrası uygulanma olasılığı bulunan mevzuata yer verilmiştir.
B.1. Yasal Mevzuat;
I- 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, II- 4123 sayılı Tabii Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanun, III- 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu, IV-4539 sayılı Doğal Afet Bölgelerinde Afetten kaynaklanan Hukuki Uyuşmazlıkların Çözümüne ve Bazı İşlemlerin Kolaylaştırılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanundan oluşmaktadır.
B.2. İkincil Mevzuat ise;
I- Afetlerin Genel Hayata Etkililiğine İlişkin Temel Kurallar Hakkında Yönetmelik, II-Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmelik, III-Afet Sebebiyle Yapılan ve Yapılacak Olan Binaların Borçlandırma Bedellerinden Yapılacak İndirimler Hakkında Yönetmelik, IV-Afetler Sebebiyle Edinilen Bina Arsa ve Arazilerden Arta Kalanların Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik, V-Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimat Tebliği, VI-Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartlarından oluşmaktadır.
C.A F E T A L A N L A R I N D A K İ U Y U Ş M A Z L I K L A R
Asıl konuya geçmeden önce afetzedelere ve vekili avukatlara sağlanan bazı kolaylıkları düzenleyen kanunu ele alalım. Hem avukatları hem de vatandaşları ilgilendiren 4539 sayılı Doğal Afet Bölgelerinde Afetten kaynaklanan Hukuki Uyuşmazlıkların Çözümüne ve Bazı İşlemlerin Kolaylaştırılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanuna göre afet bölgelerinde afetten kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin; vekaletname aranmaması, delil tespitlerinin öncelikle yapılması ve adli yardımdan yararlanma kolaylıkları düzenlenmiştir. Afetin etkisiyle gözden kaçabilecek bu yasa ve hükümlerinden yararlanmak işimizi kolaylaştıracaktır.
D.H A S A R T E S P İ T Ç A L I Ş M A L A R I
Bir deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarının yüksek oranda tamamlanmasından itibaren hasar tespit çalışmalarına başlanır. Bu uygulamanın yasal dayanağı 7269 sayılı yasanın 13 ve devamı hükümleridir. Afetin büyüklüğüne göre çevre illerden ya da tüm illerden inşaat mühendisi ve mimarlar görevlendirilerek bu tespitler yaptırılmaktadır. Tespitler sonucu binalara yıkık, ağır hasarlı, orta hasarlı, az hasarlı ve hasarsız sonuçları verilmektedir.
Hasarsız tespiti bir yapının “sağlam” ya da depreme dayanıklı olduğu anlamı taşımamaktadır. İzmir depreminin yoğun şekilde etkilediği Bayraklı ilçesinde birçok bina 2000 yılından önce inşa edilmiştir. Bu binaların çoğu zamanının deprem mevzuatına göre yapılsalar da -teknik olmayan anlatımla- günümüzün beton kalitesi standartlarını taşımamaktadır. Bu nedenle hasarsız olan binaların güvenilir olduğu ve sonraki depremlere dayanıp dayanmayacağı belirsizdir.
İzmir Depreminde yıkılan binaların bir kısmının yerinde dönüşümünü öngören bir proje başlatılmıştır. Buna göre yedi proje alanı oluşturulmuştur. Bunun dışında da rezerv alan diye adlandırılan İzmir Şehir Hastanesine yakın bir bölgede afet konutlarının yapılacağı bildirilmiştir. Yedi alan dışındaki yıkık ve ağır hasar tespitli malik afetzedeler ya uzun vadeli kredi çekerek mevcut yerlerinde kendi imkanlarıyla binalarını yeniden yükseltecekler ya da rezerv alanda yapılan konutları seçeceklerdir. İkinci seçenekte yıkılan binaları yerindeki arsa paylarının maliki olmaya devam edeceklerdir.
C.1. Yıkık ve Ağır Hasarlı Binalar
Yıkılması gerektiğine karar verilen binalar hakkında bu duruma itiraz için sadece üç günlük süre verilmiştir. Sahibi bulunamayan binalar hakkında bildirim için muhtarlıklarda ilan yoluna gidilmektedir. Bu karara karşı mal sahibi veya vekili idare kuruluna itiraz edebilir. Bu itiraz kurul tarafından en geç üç gün içinde sonuçlandırılmaktadır. İtirazın yapılmadığı ya da reddedildiği durumda bina mülki amir emriyle yıkılmakta ve yıkım gideri enkazdan karşılanmaktadır.
Bunun dışında kalan hasar tespit raporlarına mahalli ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde itiraz edilebilmektedir. Buradaki itiraz ve 30 günlük hak düşürücü süre konusunda çok dikkatli olunmalıdır. Çünkü binanıza verilen “az hasarlı” tespiti itirazınızla “ağır hasarlı” şeklinde bile değişebilmektedir. Bu da tâbi olacağınız hukukî durumu baştan sona değiştirecektir. Çok daireli bir binadan bir kişinin dahi itiraz etmesi yeterli olacaktır. Uygulamada hasar tespiti teknik ölçümlerle değil gözle yapılmaktadır. Sadece duvar çatlağı olan bir bina hakkında en fazla orta hasarlı tespiti yapılmaktadır. Kolon ve kirişlerinde gözle görülür bir hasar meydana gelmeyen binalar hakkında duvarları zarar görmüş olsa bile ağır hasar tespitinin yapılmadığı durumlar söz konusu olabilmaktedir. İdareye itiraz yolu kanun tarafından tanınmışsa da hasar tespit işlemlerinin ancak asıl işlemle birlikte dava konusu edilebileceği düzenlenmiştir.
C.2.Orta Hasarlı Binalar
Kanunda orta hasarlı binaların tanımı yapılmamış olmakla birlikte; “zarar görmüş, fakat ıslahı mümkün binalardan” bahsedilmiştir. Bu sınıflandırmaya dahil edilen binalarda oturmak yasaktır. Bu binalara tamirat için bir yıl süre tanınmıştır. Tamirat olarak ifade edilen terim uygulamada güçlendirme olarak kullanılmaktadır. Bu sürede tamirat yapılmadığı ve itiraz da edilmediği durumlarda Yıkık ve Ağır Hasarlı Binalarda gösterilen usule göre yıktırılacağı düzenlenmiştir.
Buradaki itiraz tespite itiraz değil, tamirat işlerinin bir yılı aşacağı iddiası nedeniyledir. Bu itirazı kurul en geç beş gün içinde değerlendirip süreyi altı ay uzatmaktadır.
C.3.Hasarsız Binalar
Burada taşınmazlarında hiçbir tespit yapılmayanlar ve kesin olarak hasarsız tespiti yapılanlar için de dava açmadan önce mahalli ilan tarihinden itibaren 30 günlük sürede idareye başvurmaları zorunluluğu getirilmiştir.
Ç.H A K S A H İ P L İ Ğ İ K A V R A M I
Hak sahipliği, 7269 sayılı Kanun 29.madde ve Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmelik hükümlerinde düzenlenmiştir. Afet sonrası en önemli husus hak sahipliği kurumudur. Devlet, hak sahibi olanlara bina yapmakta ya da inşaat kredisi vermektedir. Hak sahibi olup olmama hususunu irdeleyelim. Öncelikle kanun ve yönetmeliğe göre kimlerin hak sahibi olamayacağına bakalım:
- Eşya Hukuku anlamında başkasının arazisine yapı yapanlar,
- Mülkiyeti tüzel kişilere ait olan binalar,
- Hak sahibi ebeveyniyle birlikte oturan evli kişiler,
- Kendisine veya eşine ait o yerde başka daire veya binası olanlar,
- Kendisine veya eşine ait o yerde başka işyeri olanlar hak sahibi olamazlar.
Hak sahibi olabilmek için öncelikle afetzedenin evinin oturulamayacak derecede ağır hasarlı olması gerekmektedir. Bununla birlikte;
- Ebeveynine ait başka bir konutta ebeveyninden ayrı olarak oturmakta olan kişiler,
- Elbirliğiyle veya paylı malik olunan konutlarda hisseler korunarak,
- Elbirliğiyle veya paylı malik olunan binalarda aile sayısı kadar,
- Hem konutu hem de işyeri zarar görenler hak sahibidirler,
- Yaşamını yitiren afetzedenin hak sahipliğine ilişkin hakları kendilerininve eşlerinin konutları olup olmadığına bakılmaksızın mirasçılara geçer.
Görüleceği üzere kirada oturan ancak aynı yerde iki işyeri bulunan bir kişi ya da çalışmayan ancak aynı yerde iki evi bulunup birinin kirasıyla geçinen kişiler hak sahibi olamayacaktır. Ya da yukarıda belirtildiği gibi mesafe olarak yakın olsa da taşınmazı başka ilçede olanlar hak sahibi olabileceklerdir.İzmir örneğinde Bayraklı’da iki konutu bulunup biri ağır hasarlı diğeri sağlam olan bir kişi hiçbir yardım alamayacaktır. Bu sınırlama aynı ilçe sınırları için geçerlidir. Sözgelimi bir konutu Bayraklı’da ağır hasarlı tespit edilip diğer konutu Karşıyaka’da bulunan bir kişi konut ya da inşaat kredisi verilmesi haklarından yararlanabilecektir. Bu husus hakkaniyetsiz bazı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Örneğin; Karşıyaka’nın Alaybey Mahallesi, Bayraklı ilçesine çok yakındır. İdarî sınırlar bakımından Bayraklı’ya bağlı olmasına rağmen ilçe merkezine Alaybey’den daha uzak mahalleler bulunmaktadır. Sırf iki evi de aynı ilçede diye hak sahibi olunulmamaktadır.
Hak sahipliğine ilişkin önemli bir husus da devir ve değişim yasağıdır. Hak sahipliği, ilişkin bulunduğu afet veya konuta göre hüküm ifade eder. Buna göre konut için olan hak sahipliği işyeriyle, işyeri için olan hak sahipliği konutla değiştirilemez. Afetzedeliğin ve buna ilişkin hak sahipliğinin üçüncü kişiye devri mümkün değildir. Afetten zarar gören bir taşınmaz malı, afetten sonra satış veya başka şekillerle devralan üçüncü şahıslar da hak sahibi niteliğini kazanamazlar.
Bu aşamaya kadar hak sahipliği kavramı irdelenmiştir. Hak sahibi olanların bazı bürokratik süreçleri de yerine getirmeleri gerekmektedir. Buna göre hak sahiplerinin mahallinde “talep ve taahhütname” vermeleri için ilan yapılır.Bu ilan metninde afetzedelerin inşaat yardımıyla ilgilibütün sorularına idarece yanıt verilmektedir. İlandan sonra hak sahibi afetzedeler inşaat kredisi verilmesini ya da bina yaptırılmasını istediklerini ilandan itibaren iki ay içinde yazılı olarak idareye bildirmelidir.
İdarece kurulan bir komisyon bu talep ve taahhütnameleri inceleyerek “hak sahipleri listesi” düzenler. Hak sahibi olmayanlara da buna ilişkin tebligat yapılır. Bu tebligatlara 15 gün içinde aynı komisyona itiraz edilebilir.
Her deprem sonrası AFAD tarafından düzenlenen broşürün İzmir Depremi için düzenlenmiş haline https://izmir.afad.gov.tr/afetzedeler-icin-7269-sayili-kanun-kapsaminda-soru-ve-cevaplarlinkinden ulaşılabilmektedir.
E.D A S K
6305 sayılı Afet Sigortaları Kanununa göre kurulan, kısa ve yaygın bilinen adı DASK olan kamu tüzel kişiliği bulunan Doğal Afet Sigortaları Kurumu ülkemizde zorunlu deprem sigortası edindirme, uygulama ve yönetimi bakımından sorumlu tek kuruluştur.
DASK’ın kuruluşunu da sağlayan bu yasanın amacı; binalarda deprem sonucu meydana gelebilecek maddi zararların karşılanmasını teminen yaptırılacak zorunlu deprem sigortası ile sigorta şirketlerince teminat verilemeyen veya teminat verilmesinde güçlükler bulunan çeşitli afetler ve riskler sonucu meydana gelebilecek maddi ve bedeni zararların karşılanabilmesini teminen sunulacak sigorta ve reasürans teminatlarına ilişkin usul ve esasları belirlemektir
DASK kurumun adı olmakla birlikte zorunlu deprem sigortası halk arasında DASK olarak adlandırılmaktadır.
7269 sayılı yasa 29/son fıkrası zorunlu deprem sigortası yaptırmamış olmayı çok ağır bir yaptırıma bağlamıştır. Buna göre DASK, doğru kullanımla zorunlu deprem sigortası yapılmamış olmasının tespit edilmesi halinde Devletin 7269 ve diğer mevzuattan kaynaklanan kredi açma ve konut yapma yükümlülükleri sona eriyor.
Mevzuat kısmında bahsedilen kanun, yönetmelik, tarife ve genel şartlara göre bazı taşınmazlar için istenilse de zorunlu deprem sigortası yapılamamaktadır. Bunlar;
- Lojman olarak bilinen kamu konutları,
- Yıkılmasına karar verilen metruk ve harap binalar,
- Tamamı ticari veya sınai amaçla kullanılan binalar,
- Belediye hizmeti almayan köylerde bulunan evler,
- Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek ya da zayıflatacak şekilde uygulamalargerçekleştirdiği tespit edilen binalar,
- Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binalardır.
Uygulamada zorunlu deprem sigortası yaptıran kişiler evlerinin değeri örneğin 750.000-TL ise depremde yıkılmış olması durumunda böyle bir meblağın kurum tarafından ödeneceği yanılgısına düşmektedirler. Bu yanlışı düzeltmeden önce zorunlu deprem sigortasına dahil olmayan teminatları sıralayalım:
- Enkaz kaldırma masrafları, kar kaybı, iş durması, kira mahrumiyeti, alternatif ikametgah ve işyeri masrafları, mali sorumluluklar ve benzeri dolaylı zararlar,
- Her türlü taşınır mal, eşya ve benzerleri,
- Ölüm dahil olmak üzere tüm bedeni zararlar,
- Manevi tazminat talepleri,
- Deprem ve deprem sonucu oluşan yangın, infilak, dev dalga (tsunami) veya yer kaymasının dışında kalan hasarlar,
- Belirli bir deprem hadisesine bağlı olmaksızın binanın kendi kusur ve özellikleri nedeniyle zamanla oluşan zararlar.
Bu zararlar teminata dahil değildir. Tarifeye göre 2020 yılı için azami tazminat tutarı 240.000-TL’dir. Ancak bu rakam da zorunlu deprem sigortası yaptıran kişiye mutlaka ödenecek rakam değildir.
Sigorta bedelinin hesaplanması aşağıda belirtilen formüle göre yapılmaktadır. Formüldeki yapı tarzı için belirlenen m2 bedeli her yıl değişmektedir. Bu değişim,Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği ekinde yer alan Binaların Metrekare Normal İnşaat Maliyet Bedellerini Gösterir Cetvele göre yapılmaktadır. 2020 yılında betonarme yapılar için 1.134-TL, diğer yapılar için de 782-TL olarak belirlenmiştir.
Sigorta bedeli=Meskenin Brüt Yüzölçümü x Yapı Tarzı İçin Belirlenen m2 Bedeli
Yani betonarme bir binada brüt yüzölçümü 100 m2 olan bir dairenin sigorta bedeli 100×1134=113400-TL olacaktır. Maksimum değer 240.000-TL nin altında olduğu için sigorta ettiren sigorta bedelinin tamamını alacaktır. Yani sağlam haldeyken evinizin değeri 750.000-TL de olsa DASK size yukarıdaki hesaplamaya göre sadece inşaat değerini verecektir. Bu durumun evinizin ancak tam hasara uğraması durumunda söz konusu olduğunu da unutmayalım.
DASK tarafından gönderilen eksperler bina hakkındaki hasar tespitiyle bağlı değillerdir. İzmir Depreminde orta hasarlı binalarda konutu bulunanlara 10.000-TL civarında yardım yapılmıştır. Hatta aynı binada alt katlar zarar görmüşken üst katların zarar görmemiş olması durumunda bu meblağ da düşebilmektedir.
Sigorta tazminatı en fazla sigorta bedeli kadar olacak şekilde depremin olduğu yer ve zamanda benzer yapı özellikleri göz önünde bulundurularak piyasa rayicine göre yeniden yapım maliyeti göz önüne alınır.
Zorunlu deprem sigortası konusunda tek yetkili kurum DASK’tır. Başka kişi ya da kuruluşlar zorunlu deprem sigortası yapamazlar. Bağımsız bölümün yeniden yapım değerinin hesaplanan sigorta bedelinden fazla olması durumunda aşan kısım için ihtiyari sigorta yapılabilir. İhtiyari sigorta yapılırken zorunlu deprem sigortasının varlığı aranır. Yapılan ihitiyari sigorta DASK’a bildirilmelidir.
Kanun sigorta ettirene deprem olduktan sonra 15 gün içinde DASK’a bildirim yapılması gerektiğini düzenlemiştir. Bu yükümlülüğü zamanında yerine getirmek hak kayıplarının da önüne geçecektir.
Yıkık ve ağır hasarlı olmayan yapılarda DASK’ın ödediği tazminatın zararı karşılamaya yetmediği düşünülüyorsa ileride açılacak davaya temel oluşturmak adına Sulh Hukuk Mahkemesi Aracılığıyla delil tespiti yaptırılabilir.
F.K E N T S E L D Ö N Ü Ş Ü M
Şimdiye kadar açıklanan hususlar daha çok devletin başat aktör olduğu ve afetten sonra neler yapıldığıyla ilgiliydi.
Deprem yaşanmadan önce binamız ve dairemiz için neler yapabilirizin yanıtıysa 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanundadır.
Kanun çıktığı ilk günden beri çeşitli tartışmalara yol açmış; olumlu ve olumsuz eleştiriye maruz kalmıştır. Kanuna getirilen başlıca eleştiriler; mülkiyet hakkını ihlal ettiği, bakanlığın yerel yönetimlere göre baskın rolde olduğu ve mevzuattaki Orman Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu gibi birçok yasayla uyumsuz olduğu noktasında toplanmaktadır.
Bütün bu eleştirilere rağmen deprem kuşağında yer alışımız ve kalitesiz konut stoğunun had safhada olduğu ülkemizde bu tür bir yasal düzenleme zorunluluğu inkar edilemez.Yasanın afet riski altındaki alanlar ile riskli yapıların dönüşümünü sağlayarak, ülke genelinde, sağlıklı, güvenli ve yaşanılabilir çevreler oluşturmak maksadıyla çıkarıldığı;afetler neticesinde bir daha can kaybı yaşanmaması ve şehirlerin sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerine dönüştürülmesinin hedeflendiği belirtilmiştir.
Yasada Anayasa’ya aykırı olduğu iddia edilen bazı hükümler de mevcuttur, ancak yasa özü itibariyle amacını gerçekleştirmektedir. Geçerliliğini koruyan bu hükümlerin akıbetlerinin uygulama sonucu açılacak davalarda somut norm yoluna başvurulması durumunda Anayasa Mahkemesi nezdinde ne olacağını hep birlikte göreceğiz.
Yasada herhalde en çok eleştirilen hüküm 6/A hükmüdür. İzmir depreminde evleri yıkılan bazı vatandaşlara yapılan tebligatlar bu yasanın 6/A hükmüne göre yapılmıştır. Bu nedenle avukatlarca mevzuat kargaşası(7269 sayılı yasa ile 6306 sayılı yasa) olduğu yönünde itirazlar dillendirilmektedir. Ancak tahminlerimize göre İzmir Depremi sonrası ilan edilen proje alanlarında 6306 sayılı yasa uygulanmıştır. Yedi proje alanı dışında bakanlık tarafından yerinde inşaat yapılmayacaktır. Proje alanlarına girmeyen yıkık ve ağır hasarlı bina malikleri için 7269 sayılı yasa hükümlerine göre işlem yapılacaktır.
6306 sayılı yasaya göre “yerinde dönüşüm” asıldır. Bu yasa ve hatta Kentsel Dönüşüm Hukuku burada anlatılabileceğinden çok daha kapsamlı bir konu olduğundan sadece pratikte ne işimize yarayacak kısmına değineceğiz.
Depremden tamamen bağımsız olarak şu an herhangi bir bağımsız bölümde oturan malik, binası için bakanlık tarafından lisans verilmiş bir kuruluşa risk tespiti yaptırabilir. Bu süreci başlatmak için herhangi bir çoğunluk gerekmemektadir. Tek bir malik bu süreci başlatabilir. Riskli tespit edilen binalar Tapuya işlenecektir. Maliklere Tapu tarafından yapılan tebligatlara 15 gün içinde Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri nezdinde itiraz edilebilmektedir. Maliklere binalarını yıkmaları için 60 günden az olmayacak şekilde süre verilerek tahliye ve yıkımı gerçekleştirmeleri istenecektir. Yıkılan bina Kat Mülkiyeti Kanunu 47 gereğince arsa haline gelecektir. Bağımsız bölümler üzerindeki ipotekler de paylar üzerinden devam edecektir.
Arsa haline gelen taşınmazda 2/3 pay çoğunluğunun sağlanması durumunda yeni bir bina yapılabilecektir. Bu karara katılmayan maliklerin payları piyasa fiyatından az olmamak üzere çoğunluk paydaşlar arasında açık arttırma usulüyle satışa çıkacaktır. Payların satılmaması durumunda bakanlık bu payları alacaktır. Bu payların alınması pekçok dönüşümü zora sokan sürünceme durumunu ortadan kaldırmaktadır.
Bu süreci başlattık, ve 2/3 çoğunluğu sağlayamadık. Bu durumda arsamız bakanlık, TOKİ veya Belediye tarafından acele kamulaştırma yoluyla edinilecektir.
Kentsel Dönüşüm yönteminin güvenilir, sağlam bir evde oturmak dışındaki cazibesi kanunun maliklere sağladığı kolaylıklardan faydalanma imkanı sağlamasından kaynaklanmaktadır. Bu kolaylıklardan başlıcaları kira yardımı ve faiz desteğidir. Bu kolaylıklar sınırsız değildir. Kira yardımı en fazla 18 ay boyunca ve 2020 yılı için yaşadınız şehrin büyüklüğüne göre ayda 715 lira ilâ 1150 lira arasında değişmektedir. Faiz desteği de idarenin belirlediği bankaların faiz oranlarının bir kısmının devlet tarafından desteklenmesi yoluyla yapılmaktadır. Her bankanın farklı şartları olabilmektedir. Ancak verilen kredilerin 2020 yılı için azamî tutarı 125.000 liradır. Bankalar sözgelimi aylık %1,45 orandan kredi veriyorsa devlet tarafından ayda %0,33 faiz desteği sağlanarak ayda %1,12 orandan kredi çekilmiş olmaktadır.
Bunların yanı sıra riskli konutunu dönüştürmek isteyen malikler yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar, noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.
Riskli yapı tespiti deprem sonrası yapılan hasar tespitinden ve DASK eksperleri tarafından yapılan tespitlerden bağımsızdır. Deprem sonrası tespitler Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından yapılmaktayken riskli yapı sürecindeki analizler yetkilendirilmiş kuruluşlarca yapılmaktadır.
Depreme uğramayan bir binada bu süreç başlatılabileceği gibi depremden hasarsız, az hasarlı, orta hasarlı çıkan bir binada da riskli olduğu ilgili kuruluşlarca tespit edilirse 6306 sayılı yasanın sağladığı imkanlardan faydalanılarak dönüşüm gerçekleştirilebilir.
G.D İ Ğ E R D A V A L A R
Taşınmazlara ilişkin eser sözleşmelerinde TBK 478 hükmüne göre yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın ancak yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğramaktadır. Ağır kusur durumunun söz konusu olduğu hallerde buna ilişkin dava açmak gerekmektedir.
İmar Kanunu 39 gereği yıkılacak derecede tehlikeli yapılar hakkında gereken önlemlerin belediye ve valilikçe yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu sınıflandırmaya giren yapılar nedeniyle zarar görenler hizmet kusuru nedeniyle İdari Yargıya başvurabilirler.
7269 sayılı yasa ve 6306 sayılı yasalar nedeniyle de istisnalar hariç İdari Yargıya başvurulabilmektedir.
Yukarıda DASK konusunda belirtildiği üzeredeprem nedeniyle yaşanması muhtemel hak kayıpları için ileride açılacak davaya temel oluşturmak adına Sulh Hukuk Mahkemesi Aracılığıyla delil tespiti yaptırılabilir.
Hak Sahibi listesinde yer almama, hak sahibi sayılmama durumlarında da gerekli itirazlardan sonra İdari Yargıda dava açılabilmektedir.
İstisnalar hariç depremzedeler hakkında uygulanabilecek idari işlemlere karşı yürütmenin durdurulması talep edilebilmektedir.
Bunların yanı sıra ceza hukuku bakımındasorumlu olduğunu düşündüğünüz kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabilirsiniz.
Gerekli şartlar sağlandıktan sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna da gidilebilmektedir. İHAM’a da farklı ülkelerden bu konuda yapılmış başvurular bulunmaktadır. İki mahkemenin de kökeninde deprem olan az olmayan sayıda kararı bulunmaktadır.
H. S O N U Ç
Hiç kimse dayanıksız bir konutta barınmak istemez. Deprem konusunda yapabileceklerimiz sayısız olmakla birlikte ne yazık ki ekonomik zorluklar bu durumu son derece kısıtlamaktadır. Yurttaşların deprem sonrası karşılaştığı zorlukları özetlemeye çalıştık. Depremle mücadelemizde avukatlara da büyük sorumluluk düşmektedir. İdarelerin hukuka aykırı uygulamaları davalarla düzeltilebilmektedir. Kimi davalar yasamanın olumlu değişiklikler yapmasını bile sağlamaktadır. Depremin üstesinden gelebildiğimiz yarınlara ulaşmak dileğiyle.