Avukatlık Kanununda değişiklik yapan yasa, tarihsel bir yanlıştır. 1789 Beyannamesi 16. maddesinde “Hakların güvence altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur” kuralı vurgulanmıştır. Yüzyılların birikimiyle oluşan kuvvetler ayrılığı, devletin güç kullanma yetkisinin hukukla sınırlanması ve hukuk devleti ilkesi; devletin hukuka bağlılığının yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı yolu ile sağlanması, yargı bağımsızlığının bağımsız savunma eliyle etkin denetimi yok edilmeye çalışılmaktadır. Bugün için iddia makamı tam olarak yürütmenin emrindedir. Karar makamında olan hakimlerin bağımsızlığı, doğrudan ve dolaylı biçimde tüm üyeleri siyasi iktidar tarafından belirlenen HSK eliyle, sürgün ve görevden almalarla yok edilmektedir. Yargının üç ayağından üçüncüsü; özgür ve bağımsız olma özelliğine sahip savunma da çökertilmek ve böylece yargı; tamamen yürütmenin emrinde çalışan bir erk haline getirilmek istenmektedir.
Avukatlık Kanunu değişikliği, 80 baro başkanının 19 Mayıs ve 1 Haziran 2020 tarihli bildirgelerindeki imzasında ifadesini bulan on binlerce avukatın iradesine, Anayasaya ve kamu yararına açıkça aykırıdır. Çoklu Baro ve TBB delege yapısını değiştiren düzenlemeler yargı bağımsızlığını düzenleyen 9 ve 138. maddelerine, Anayasanın 2. maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesi ile 36. maddesinde ifadesini bulan adil yargılama ilkesine, savunmanın etkinliğine, hak arama özgürlüğüne, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla ilgili temel ilkeleri düzenleyen Anayasanın 135. Maddesine, temsilde adalet ilkesine dair 67. maddesine ve eşitliğe aykırıdır. Anayasa Mahkemesince de; bu hukuksuz ve anayasal sistemin temel niteliklerine aykırı yasanın, uygulanması halinde telafisi imkansız sonuçlar doğacağından bir an önce yürürlüğü durdurulmalı ve iptal kararı verilmelidir.
Yasa yapım süreci kötüniyetlidir. Avukatların ve halkın değil, yürütme organının ihtiyaçları üzerinden hazırlanmış bir değişikliktir. Görünüşte yasama organı tarafından yapılsa da, fiilen Yürütme gücünün hazırladığı ve yasama organını baskı altına alarak oylattığı bir yasa olmuştur.
Bağımsız yargının kurucu üç unsurundan savunma makamının örgütü olan Baroların bağımsızlığı esastır. Bu bağımsızlığın gereği olarak, Avukatlık Kanununda, baroların yapısında değişiklik yapacak düzenlemelerin öncelikle Avukatlar, Barolar tarafından tartışılarak önerilmesi; kamuoyunda ve yasama organında demokratik usullerle tartışılarak yasalaştırılması gerekir. Yasa yapım süreci, bunun tam tersi olarak işlemiştir. Yasa teklifi yürütme gücünün gizli ajandasında kamuoyundan ve Barolardan gizlenerek hazırlanmış, Barolar tarafından tartışılma çabaları zor yoluyla engellenmiş, içeriği ve yasalaşma tarihi dahi fiilen TBMM’ye dikte edilmiş, TBMM komisyon ve genel kurulunda gündemi öne çekilerek, kamuoyunda tartışılması sınırlanarak yangından mal kaçırırcasına yasalaştırılmış ve aynı hızla onaylanarak Resmi gazetede yayımlanmıştır.
Barolar, bağımsız savunmanın ve hak arama özgürlüğünün temsilcisi avukatların örgütü olarak yargısal fonksiyonu olan, kamusal hizmet sunan, kamusal yetkileri ve meslek örgütü nitelikleriyle tarihsel olarak şekillenmiş sui generis\kendine özgü kurumlardır. Yasayla getirilen değişiklikler, bu yapıyı temelden bozucu ve anayasal sisteme aykırı nitelik taşımaktadır.
Yargının hüküm ve iddia makamını temsil eden hakim ve savcıların aynı kurulda olması yargı bağımsızlığına aykırı olduğu gibi, HSK üyelerinin tamamının dolaylı ya da doğrudan yürütme tarafından belirlenmesi, yürütmenin bakanının kurula başkanlık yapması, teftiş kurulu gibi temel işlevlerin yürütme tarafından örgütlenmesi nedeniyle fiili bağımsızlığı yoktur. Savunmayı temsil eden baroların parçalanarak yürütmenin güdümüne sokulması, yargı bağımsızlığının tümüyle ortadan kalkmasına yol açacaktır.
Savcılar ve hakimlerle ilgili atamalar, özlük işlemleri, mesleki ilkeler HSK tarafından belirlenmektedir. Yargının diğer kurucu unsuru olan savunmayı, hak arama özgürlüğünü temsil eden avukatlar için mesleki ilkeler, disiplin ve staj gibi özlük işlemleri, CMK ve adli yardım gibi kamusal görevler ile, diğer yargısal nitelik içeren görevler ise Barolar tarafından belirlenmektedir. Yargısal fonksiyonu ve kamusal yetkileri nedeniyle birden çok HSK kurulması mümkün olmadığı gibi, birden çok baro kurulması da mümkün değildir. Savunma örgütünün yargısal fonksiyonu, kamusal görev ve yetkileri bölünemez, çoklu baro kurulamaz. ,
Baroların yargısal fonksiyonu gereğince her bir baronun yetki çevresi, bir yargı çevresindeki coğrafi sınırlarla ilgili olmak zorundadır. Coğrafi ve yargı çevresi sınırlarıyla, yargısal fonksiyonla bağlantısı kesilmiş bir baro inşası düşünülemez. Bu takdirde avukatlar arasındaki mesleki dayanışma ortadan kalkacak, mesleki temel ilkeler fiilen bozulacaktır. Baroların, Avukatlık Kanunu 76 ve 95. maddelerindeki demokratik hukuk devletine, demokratik hak ve özgürlüklere işlerlik kazandırılmasına ilişkin temel kamusal görevleri; çeşitli yandaşlıklar üzerinden siyasi iktidarın hukuka aykırı eylem ve işlemlerinin tasdiki görevine dönüşecektir. Bu durum adil yargılamaya ve yargı bağımsızlığına ilişkin güvenceleri daha da bozacak, hukuk devleti ilkesinin temel taşı ve belirleyicisi kuvvetler ayrılığı sisteminin tamamen ortadan kalkmasına neden olacaktır.
Anayasanın 135. maddesi ile tanımlanan kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin tamamı; mesleki ilkelerde birlik, dayanışma, kamusal yarar için denetimin sağlanması ihtiyacı nedeniyle tek bir kurum olarak örgütlenmiştir. Örneğin Ticaret ve Sanayi Odası meslek örgütüdür ve tektir. Ancak sanayiciler mesleki konular dışındaki ihtiyaçları ve öncelikleri için ayrıca dernekler vasıtasıyla örgütlenmiştir. Mühendis Odaları, Tabip Odaları meslek örgütü olarak tektir ama kendi spesifik çalışma alanları ve farklı öncelikleri için ayrıca mühendislik ve hekimlik dernekleri vardır. Barolar tektir ama onlarca hukuk derneği veya platformu vardır. Kamusal yetkileri ve görevleri olan meslek örgütlerinin bölünmesi, onları dernek statüsüne itecektir. Bu durum mesleki dayanışmayı parçalayacağı gibi, mesleki ilkelerde birliği ve CMK, Adli Yardım gibi kamusal hizmetlerin, Baro merkez ve komisyonlarının denetimini de bozacağından, kamusal yarara aykırı olacaktır.
TBB delege yapısının değiştirilmesi, demokratik prensiplere ve özellikle temsilde adalet ilkesine açıkça aykırıdır. TBB yönetiminin avukatlık ruhsatı, meslek etik ilkeleri, asgari ücret tarifesinin belirlenmesi, baro pulu, SYDF ve diğer mali araçlar üzerinde yetkileri bulunmakta, TBB yönetimi TBB delegeleri tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle, TBB delege sisteminin avukatların sayısıyla orantılı bir temsil üzerinden belirlenmesi demokratik ilkelere uygun olacaktır. Yasa değişikliğiyle getirilen düzenleme ile sayıca az üyesi bulunan baroların temsili ayrıcalıklı hale getirilmiş, sayıca çok üyesi bulunan baroların temsili ise adeta cezalandırılmıştır. Bu durum Anayasal eşitlik ve temsilde adalet ilkelerine açıkça aykırıdır.
Bizler hukuk kurumları ve İstanbul Barosu seçim grupları olarak, mevcut Baro yönetimlerine ilişkin mesafemiz ne olursa olsun, savunmanın kurumsal örgütü olarak Baroların bölünmesini, avukatlık mesleğine yönelik tarihsel bir müdahale olarak görüyor ve reddediyoruz. Baroların parçalanması tuzağına karşı avukatların-savunmanın birliğini, baroların tüzel kişiliğinin kurumsal bağımsızlığını savunacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.
ADALET İÇİN HUKUKÇULAR, AVUKAT HAKLARI GRUBU, AVUKAT HAREKETİ, AVUKATLAR SENDİKASI, ÇAĞDAŞ AVUKATLAR GRUBU, ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ İstanbul Şubesi (ÇHD), DEMOKRASİ İÇİN HUKUKÇULAR(DİH), HUKUK HAREKETI PLATFORMU, KARTAL HUKUKÇULAR DERNEĞİ, KATILIMCI AVUKATLAR (KAV), ÖNCE İLKE ÇAĞDAŞ AVUKATLAR GRUBU, ÖNCE İLKE ÇAĞDAŞ AVUKATLAR GRUBU YÜKSELIŞ HAREKETI, ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRAT AVUKATLAR (ÖDAV), ÖZGÜRLÜK İÇIN HUKUKÇULAR DERNEĞİ İstanbul Şubesi (ÖHD), SOSYAL HUKUK, TOPLUMSAL HUKUK
23.07.2020