Büyük ihtimalle görevini layıkıyla yaptığını düşünen iki yargı görevlisi tüm bu korona karmaşası içinde ofansif mizahı tartıştırdı bize. İlki, komedyen Emre Günsal hakkında soruşturma başlatan ve tutuklama talep eden Sayın Cumhuriyet Savcımız diğeri ise bu talep doğrultusunda karar veren Sayın Sulh Ceza Hakimimiz. Bu iki yargı görevlimiz açtılar CMK’yi, baktılar; Şüpheli Emre Günsal’ın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguları buldular, yetmedi bir de Emre Günsal’ın davranışlarında delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüpheyi de gördüler ve kamuoyunun büyük bölümünün vicdanını rahatlatan bu çok mühim sonuca imza attılar.
‘Yahu ne kaçması ? Yani şaka yaptım diye insan kaçar mı ? Ne delil karartması ? Karartacak delil mi var ki ? Tanık diye gidip ordaki seyircilere mi baskı yapacak ? Video kaydını mı değiştirecek sanki ?‘ demeyin. Öyle olmuyor, biliyorsunuz. Hem de savunmasında ‘Başkasının başına gelse çok gülerdim, umarım her şey bittikten sonra hep beraber güleriz.’ demiş biri için. Elinizi vicdanınıza koyun, şu durumda Sayın Hakim’in tutuklama kararı vermekten başka şansı var mıydı ?
E tabii, ‘uzun zamandır gündemde olan İnfaz Kanunu Değişikliği, cezaevlerindeki kişilerin sağlığı düşünülerek korona vesilesiyle apar topar meclise getirildi hatta yasalaştı, bir yanda bu gelişmeler olurken diğer taraftan sahnede söyledikleri sebebiyle bir komedyen, bu salgın döneminde hele ki kronik solunum yolu rahatsızlığı olmasına rağmen cezaevine mi yollanır ? ‘ da diyebilirsiniz. Bunu da demeyin. Bunlar detay hep.
Bir de işin kamuoyu boyutu var tabii. ‘Her ne kadar bastırılmış, susturulmuş da olsa bu ülkenin muhalifleri, aydınları, sanatçıları, hak savunucuları var. Onlar bir komedyenin söyledikleri yüzünden tutuklanmasına sessiz kalmaz. Onlar da ifade özgürlüğüne yönelik bu müdahaleye muhakkak kayıtsız kalmayacaklardır. Bu meseleye sadece bir avuç komedyen mi ses çıkaracak sanki ?’ diye de düşünebilirsiniz. Ne yazık ki durum pek öyle değil. Ana muhalefet partisinin bazı vekillerini başka bir komedyenin peşine düşmüş, ekranların muhalif kimlikli avukatlarını bu komedyeni ve onun söylediklerine gülenleri alçak olarak niteler, bazı mizah yazarlarını yersiz ahkam keser, bir takım sanatçıları da yaşananlara alkış tutar halde bulabilirsiniz. Naçizane tavsiyem, onları bulmaya yeltenmeyin, onlar bu durumun AKP’nin yargı sistemi ve oluşturduğu sosyopolitik iklimin bir sonucu olduğunu görmezden gelip başka bir konuda AKP muhalifleri olarak en önde yerlerini alacaklardır. Bu meselenin Atatürk’e veya Alevilere olan hassasiyetten ötürü olduğunu düşünüp, aslında kendi mahallelerinde büyümüş bu komedyenleri linç edip, komedyenlerin sözlerindeki ‘şaka’yı görmezden gelen o geniş muhalif kesime de hiç ilişmeyin. Gerek yok.
Tüm bu süreçle alakalı en aklı başında sözlerin siyasi iktidar yandaşı biri tarafından söylenmiş olması absürtlüğünü de göz önünde bulundurduğumuzda şüphesiz ki meselenin ele alınış biçimini sorgulamak gerekir. Öncelikli olarak konuşulması gereken ülkenin mizah anlayışı, ofansif mizah vesaire gibi konulardan ziyade bir komedyenin sahnede sarfettiği sözlerden ötürü şu anda cezaevinde olmasıdır hele ki kronik solunum yolu rahatsızlığı olan birinin hele ki bu salgın günlerinde. Konunun diğer kısımları tartışmaya açık bile değildir kanaatimce. Mizah konusunda ahkam kesecek durumda değilim elbet ancak mizah anlayışının komedyenlerce açıklanarak, ikna edilerek değişmediği veya yerleşmediğini söylememde bir beis olmayacaktır. Mizah anlayışı ancak mizah yapılarak, mizah yapılmasına imkan verilerek değişebilecektir. Son yıllarda sayısı hızla artan komedi kulüplerine, açık mikrofon etkinliklerine baktığımızda Türkiye’de mizah kültürünün değişim halinde olduğu ve bu tür sancıların yaşanabileceğini kabul etmek gerekir. Bu konu bağlamında bugünlerde sıklıkla örnek gösterilen Ricky Gervais’i bile kendi stand-up’ında ofansif mizahı açıklarken görebiliyoruz hala. Ancak ilk sancıda bir komedyenin kendisini cezaevinde bulması yeşeren yeni mizah fidanını köklemek anlamına gelecektir. Bu süreçte ifade özgürlüğünü kurban etmeden, bir şakaya verilecek en büyük cezanın o şakaya gülmemek olduğu anlayışını benimsemek; toplumsal gelişimin önemli bir unsurunun mizah olduğunu hatırlamak, hatırlatmak gerekir. #EmreGünsalaÖzgürlük
Ozan ÖRSEL