1) Sivil toplumu imha yasa teklifi neden tehlikeli. Kısa örneklerle anlatmaya çalışacağım. Ama başlamadan şunu vurgulamak gerekir, tarih sivil toplumu tasfiye edip bundan pişman olan tonla deneyim içeriyor, bu teklif de yasalaştığında bize huzur getirmeyecek.
2) İlki merkezi yurtdışında bulunan sivil toplum kuruluşlarını da kapsama alıyor. Bunlar zaten dernekler kanununa tabi diye düşünebilirsiniz ama hepsi değil. Uluslararası Nitelikte Teşekküllerin Kurulması Hakkındaki Kanuna tabi kuruluşlar da kapsama alındı.
3) Öte yandan merkezi yurtdışında olup Türkiye’de faal olan derneklerin büyük kısmı zaten Dernekler Kanununa tabi faaliyet yürütüyordu. Kanun bu şekildeki yapılandırmasıyla açıkça onlara “bu kanunu sizin için de uygulayacağız” mesajı veriyor. Tamam da kanun iyi bir şey değil mi?
4) Öncelikle şunu altını çizelim. Teklifte bilinçli bir kanun karmaşası var. 6415 nolu Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanuna atıf yapmış ama o kanunun 3/b maddesi de Terörle Mücadele Kanununa atıf yapıyor. Dolayısıyla 6415 yazsa da siz orayı TMK diye okuyun.
5) Başta Büyükada Davası olmak üzere sivil toplumun ve hak savunucularının yargılandığı davalar işte bu TMK’ya göre açıldı. Tweet attı diye veya bir konuda basın açıklaması hazırladı diye insanlar TMK’dan hüküm giydi. Teklifin 12. maddesine göre bir kişi TMK’dan hüküm giyerse,
6) yaşamı boyunca bir dernek organına seçilemeyecek. Yani ömür boyu yönetim veya denetim kurulu üyeliğinden men edilmiş olacak. Üstelik zamanaşımı süresi geçmiş veya suç affedilmiş olsa bile böyle olacak
7) Diğer düzenleme denetim. Derneklerin iç denetimleri esastır. İçişleri Bakanlığı ve bağlı müdürlük ancak bir neden üzerine derneklere denetim yapar. Bundan böyle dernekler her sene denetlenecek. ( Teklif 13. Md. ) “Denetimde ne var ki” diyebilirsiniz, elbette ilke olarak doğru.
8) Ama bir denetim derneğin en az iki aylık mesaisinin denetimle geçmesidir. Yazılar gelir, gider. Denetçiler gelir gider. Bir denetim bitecek birkaç ay sonra sonrakinin yazısı gelecek. Denetim iyi bir şey, aracınızı muayeneye götürmek gibi.
9) Ama iyi bir şey olması aracınızı devamlı muayeneye götürmenin iyi olması demek değildir. Tıpkı bunun gibi, her yıl rutin denetim, dernekleri faaliyet yapamaz hale getirmek demektir. İnsanları, anayasal hak olan dernek kurma özgürlüğünden onları vazgeçirmektir.
10) Üstelik artık dernekleri yalnızca İçişleri veya dernekler denetçisi denetlemeyecek. Hepsi değerli ama sağlık memurundan, öğretmene, SGK çalışanından vergi memuruna, tapu memurundan müezzine, aklınıza gelebilecek her çeşit kamu görevlisini kapınızda denetim için bulabilirsiniz.
11) Hani şu anda filyasyon ekiplerinde öğretmen görevlendiriyorlar ya, bu da öyle. Yaptığınız faaliyetle zerre formasyonu olmayan kişiler sizi denetleyecek. Tabii ki bu kişilere ödeme de yapılacak. Ne kadar çok denetim o kadar dolar.
12) Mesela A isimli vakıf, B isimli bir derneğe hibe kullandırdı. B denetlendi. Hoop A da denetime girecek. Veya X isimli temsilcilik Y isimli dernekle ortak platform mu kurdu, Y denetlendi. Hoop X de denetime girecek. Kriter mi? Tabii ki keyfi.
13) Gelelim zurnanın zırt dediği yere, sivil toplumu imha maddesi, teklif no 15. Kolluk zaten İçişleri Bakanına bağlı. Savcı ile iletişim halinde araştırmaya başlayacak ve hem TMK hem de 6415 sayılı kanun gerekçe gösterilerek soruşturma yapılacak. Nasılsa engelleyen bir norm yok.
14) İçişleri Bakanlığı sırf bu soruşturma başladı diye dernek yöneticisini görevden uzaklaştırabilecek. Örneğin devletin hoşuna gitmeyen bir insan hakları raporu yayımladı X derneği. Hoop, önce soruşturma başlayacak, sonra da dernek yöneticileri görevden uzaklaştırılacak.
15) Ondan sonra iki ihtimal doğacak. İlki Medeni Kanuna göre üyelerden kayyum atama. Diğer seçenek yani asıl hikaye teklifle Dernekler Kanununa eklenen 30/A maddesinin 2. fıkrası. Bu fıkraya göre dernek yöneticileri hakkında dolaylı yoldan soruşturma başlattıran İçişleri Bakanı
16) aynı soruşturmayı gerekçe gösterip derneğin faaliyetlerini durdurabilecek. Sonra da “bağımsız” mahkemelerden bu kararı onamasını isteyecek. Ardından davaya Medeni Kanun 89 uyarınca kapatma davası olarak bakılacak. Yani az evvel bahsettiğimiz insan hakları raporunu veya
17) şeffaflık raporunu veya cezaevlerindeki çocukların ya da SMA hastalarının veya illerde COVID 19 olan sağlıkçıların veya filanca yerdeki termik santralinin doğaya zarar verdiğini raporlayan derneğin, veya emeklilik hakkının gasp edildiğini öne süren kişilerin derneğinin,
18)veya bir mahallenin güzelleştirme derneğinin o yer belediyesini eleştiren raporunun ya da filanca yer esnaf dayanışma derneğinin açıklamasının aklınıza gelebilecek her türlü farklı örgütlü sesin keyfi bir şekilde bastırılması sıradan hal alabilir.
19) Üstelik hüküm giyme falan demiyorum. Sırf soruşturma açılması yani İçişleri Bakanlığının başlattığı süreç sonunda soruşturma açılması, soruşturma açılanın yöneticiliğini yaptığı derneğin faaliyetinin durdurulması için yeterli olacak.
20) Başa dönersek. Bu sivil toplumun idam edilmesi demek. Her dernek potansiyel suçlu. Türkiye’nin baskı ikliminin yarattığı sorunlarla daha fazla boğuşuyoruz. Bu teklif yasalaşınca sivil toplum nefessiz kalacak. Sivil toplumun nefessiz kalması toplumun da nefessiz kalması.
21) Kitle İmha Silahlarının Finansmanını önlemek için tabii ki yasalar yapılmalı. Ama bir bütün olarak bakıldığında teklif, bu haliyle https://www2.tbmm.gov.tr/d27/2/2-3261.pdf… birçok anayasal hak ve özgürlüğü ortadan kaldıran yönlere sahip. Ceza yasalarının yazımındaki ve
22) uygulanmasındaki sorunlar, yargı bağımsızlığı, adil yargılanma hakkı ihlalleri, şiddet çağrısı yapmayan ifadeleri nedeniyle İHAM ve AYM kriterlerine aykırı olarak yargılanan insanların sayısına bakınca teklifin neye dönüşebileceği çok açık.
KAYNAK: Kerem Dikmen’in twitter dizinsinden alıntılanmıştır. https://twitter.com/keremdikmenn/status/1340959594227650560?s=24