Ar.
Gör. Aras Türay*
GİRİŞ
Kamuoyunda “infaz paketi” olarak anılan 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 14 Nisan 2020 tarihinde kabul edilerek 31100 sayı ve 15 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun 32. maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da (“İnfaz Kanunu”) mahpusların süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkının düzenlendiği 62. Maddesinde değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Maddeye eklenen dördüncü fıkrada resmîilân ve reklamın geçici süreyle kesilmesi hali hükmün dışında tutularak, Basın İlân Kurumu tarafından resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazetelerin ceza infaz kurumuna kabul edilmeyeceği öngörülmüştür[1].
Mahpusların Haber Alma Hakkıyla İlişkisi ve Basın İlân Kurumu
Süreli veya süresiz bir yayının bir mahpusa verilmemesi ifade özgürlüğüne bir müdahale teşkil etmektedir[2]. Söz konusu müdahalenin ifade özgürlüğünü ihlal edip etmediği hususunda mahpusun işlediği suç, kısıtlamanın mahkumun ıslahıyla ilgisi, mahpusun toplumsal geçmişi, suç sicili, şahsi tabiatı, yayının cinsi, içeriği, yayımlayanının kim olduğu gibi kriterler dikkate alınmaktadır[3].
7242 sayılı Kanun’la gerçekleştirilen değişiklikle ilgili inceleyeceğimiz kısım 5275 sayılı Kanunun 62. maddesinin 4. fıkrasında Basın İlân Kurumu tarafından resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazetelerin ceza infaz kurumlarına kabul edilmeyeceğinin öngörülmesidir. 2 Ocak 2961 tarihli ve 195 sayılı Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair Kanun’la kurulan kamu tüzel kişiliğini haiz Basın İlân Kurumu’nun[4] temel işlevi, kredi vermek, resmî ilanların süreli yayınlarda yayınlanmasına aracılık etmek, makine, kağıt, mürekkep benzeri ihtiyaçları temin etmek gibi faaliyetlerlebasın kuruluşlarını maddi anlamda desteklemektir[5]. Buna karşın Basın İlân Kurumu’nun günümüzde politikleştiği, muhalif yayın organları üzerinde bir baskı aracı haline geldiği de ifade edilmektedir. Basın İlân Kurumu’nun Genel Kurulu’nun üyelerinin belirlenmesi usulü[6] ve son dönemki resmî ilân ve reklam yayınlama hakkının durdurulması yaptırımları da bu görüşü destekleyecek niteliktedir.
Basın İlân Kurumuncaresmi ilân verilecek süreli yayınların vasıfları 195 sayılı Kanun’un 34. maddesinde objektif olarak belirlenmiştir. Resmî ilân ve reklam yayınlanma hakkının iktisabı için öngörülmüş bu düzenlemelerin, doğrudan ceza infaz kurumuna sokulacak süreli yayınların belirlenmesinde de uygulanması ise mahpusların haber alma hakkı bakımından sorunludur. Örneğin 34. maddenin e bendinde resmî ilân verilmesi için süreli yayınlara asgari yayın hayatı koşulu getirilmiştir. Bu hükmün anlamı, yayın hayatına yeni başlayan süreli yayınların ceza infaz kurumlarına sokulmamasıdır. Bu durumun ise yukarıda mahpusların haber alma hürriyetine ilişkin içtihatlarla bağdaşmayacağı açıktır.
Basın İlân Kurumu aracılığıyla resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazetelerin ceza infaz kurumuna kabul edilmeyeceği yönündeki hüküm, esas olarak resmî ilân ve reklam yayınlama hakkı durdurulan ve sona erdirilen gazetelerle ilgili sorunludur.
195 sayılı Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair Kanun’un“Müeyyide” başlıklı 49. maddesinde, “yönetmeliğe veyahut Kurum Genel Kurulunun bu kanunda yazılı hususlarda ittihaz edeceği kararları ile yükletilen ödevlere yahut da basın ahlak esaslarına” riayet edilmemesi halinde resmî ilân ve reklamların iki aya kadar süreyle kesileceği (durdurulacağı) düzenlenmiştir. Resmî ilân ve reklamları yayınlama hakkına son verilmesi ise yalnızca Resmî İlân ve Reklâmlar ile Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliği[7] m. 27’de ve 110’da öngörülmüştür.
Yukarıda da belirtildiği üzere resmî ilân ve reklamların geçici olarak yayınlanmaması, 5275 sayılı Kanunun 62. maddesinin 4. fıkrası dışında tutulmuştur. Dolayısıyla resmî ilân ve reklam yayınlama hakkının durdurulması halinde de gazete, ceza infaz kurumuna kabul edilecek; resmî ilân ve reklam hakkına son verilen gazeteler ise kabul edilmektedir. Buna karşın Yönetmeliğin 27. maddesi uyarınca resmî ilan ve yayın hakkının sona ermesi bakımından birçok sebep sayılmıştır. Bu sebepler arasında resmî ilân ve reklam yayınla hakkının durdurulması halinde altı ay içinde, yayınlama hakkının yeniden devam edememesi şeklindeki a bendi önem taşımaktadır. Bu hükümle aslında geçici olarak resmî ilân ve reklam yayınlama hakkının durdurulmasına ilişkin sebepler, altı ay içinde tekrar yayın hakkının devam ettirilememesi halinde kalıcı hale gelmektedir. Bu durumda ise aslında durdurma sebebine bağlı olarak resmî ilân ve reklam yayınlama hakkı sona erdirilebilmektedir.
Resmî ilân ve reklamları yayınlama hakkının durdurulmasına ilişkin de birçok belirsiz sebep bulunmaktadır. Örneğin Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair Kanun m. 49’da basın ahlâk esaslarına riayet etmemek de durdurma sebepleri arasında sayılmıştır. Basın Ahlâk Esasları, Basın İlan Kurumu Genel Kurulu tarafından 1994 yılında verilmiş bir kararla oluşturulmuştur[8]. Esasların birinci maddesinde yayınların uygun olması gereken ilkeleröngörülmüştür. Örneğin “ahlâka aykırı yayın yapılması” ya da “din istismar edilemez”gibi belirsiz değerlendirme hükümlerinin ihlali halinde resmî ilân ve reklam yayınlama hakkı durdurulmuş bir gazete, 6 ay içerisinde tekrar resmî ilân ve reklam yayınlama hakkını kazanamazsa, Resmî İlân ve Reklâmlar ile Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliği m. 27 uyarınca hakkı sona erdirilebilecektir. İşte bu nevi bir karar sonucu resmî ilân ve reklam yayınlama hakkı sona erdirilen gazete, 7242 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanun m. 62/4 uyarınca ceza infaz kurumuna sokulmayacaktır. Burada “kadro, baskı, dağıtım veya fiilî satış miktarı konusunda yanlış veya yanıltıcı bilgi vermek” salt ekonomik veya yayınlamaya dair resmî ilân ve reklam durdurma sebeplerinde de benzer bir sonuca ulaşılabilecektir. Resmî ilân ve reklam yayınlama hakkının durdurulması yönündeki birçok sebebin mahpusların haber alma hakkının sınırlandırılması ölçütleriyle bağdaştırılamayacağı açıktır.
Yönetmeliğin 110. maddesinde ise süreli yayının içeriğinden vey a imtiyaz sahibi gerçek veya tüzel kişilerin, ortaklarının çoğunluğunun ya da varsa tüzel kişi temsilcisinin fiiller inden dolayı haklarında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar veya 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar nedeniyle ceza davası açılması halinde dava süresince iki aylık sürelerle resmî ilân ve reklamları yayınlama hakkının durdurulabileceği, açılan davanın sonucuna göre resmî ilân ve reklamları yayınlama hakkının sona erdirilmesi öngörülmüştür. Dolayısıyla ilgili fıkrada sayılan kişilerin, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’ndaki suçlardan ya da Türk Ceza Kanunu’ndaki Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlardan mahkum olması halinde gazetenin de resmî ilân ve reklamları yayınlama hakkı sona erecektir. Hükümde sayılan suçlar süreli yayının içeriğinden kaynaklanabileceği gibi imtiyaz sahibi gerçek veya tüzel kişilerin, ortaklarının çoğunluğunun ya da varsa tüzel kişi temsilcisinin süreli yayınla ilişkili olmayan fiillerinden de kaynaklı olabilecektir. Dolayısıyla gazetecilik faaliyeti yürüten bir şirketin tüzel kişi temsilcisi, Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki herhangi bir suçu, gazeteden tamamen bağımsız olarak işlerse ve bu eyleminden mahkum olursa, gazetenin resmî ilân ve reklam yayınlama hakkı sona erecektir. 7242 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanun m. 62/4 uyarınca da bu gazete ceza infaz kurumuna sokulmayacaktır. Bu nevi bir durumun da mahpusların haber alma hakkının sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerle bağdaşmayacağı açıktır.
SONUÇ
Hüküm ceza infaz kurumundaki
mahpusların, ifade özgürlüğünün bir görünümü olan haber alma hakkının bakımından
ihlallere yol açabilecek niteliktedir. Bunun sebebi Basın İlân Kurumu’nun resmî
ilân ve reklam yayınlama hakkını sona erdirmesine ilişkin yaptırımlarının,
doğrudan, başka hiçbir kriter gözetilmeksizin, mahpusların süreli yayınlara
erişimini engellemek için kullanılabilecek olmasıdır. Halbuki resmi ilân ve
yayın hakkının sona erdirilmesine ilişkin kriterler, belirsiz ve çok geniş
olduğu gibi aynı zamanda salt ekonomik veya süreli yayın idarelerinden de
kaynaklı uygulanabilmektedir. Bu nevi yaptırımların ise mahpusların süreli
yayınlara erişiminin kısıtlanmasıyla ilgili kriterle ilgili olmadığı açıktır.Dolayısıyla
tamamen başka bir mecra için öngörülmüş yaptırımların, mahpusların haber alma
hakkının sınırlandırılmasına da yol açacak olması temel hak ve hürriyetlerle hiçbir
şekilde bağdaştırılamayacaktır.
*İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı
[1]Belirtmek gerekir ki 7242 sayılı Kanun hem Komisyon hem de Genel Kurul’da değiştirilmiştir. Maddenin kanun teklifindeki metnin Uluslararası Standart Süreli Yayın Numarası (ISSN) veya Uluslararası Standart Kitap Numarası (ISBN) almayan süreli ve süresiz yayınların da ceza infaz kurumuna kabul edilmeyeceği öngörülmüştü. Buna karşın Adalet Komisyonu görüşmelerinde, hükmün bu kısmı tasarıdan çıkartılmıştır (Bkz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu, Esas No: 2/2762, Karar No: 7, Tarih: 06/04/2020, s. 99). Ayrıca Genel Kurul’da verilen önerge ile tasarıdaki ilan ve reklamın geçici süreyle kesilmesi hali hükmün dışında tutularak, Basın İlân Kurumu tarafından resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazetelerin ceza infaz kurumuna alınmayacağı yönündeki değişikliğin kapsamı daraltılmıştır (Bkz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı, 27. Dönem 3. Yasama Yılı, 83. Birleşim, 12 Nisan 2020, s. 40).
[2]Bu konuyla ilgili bkz. KARAN, Ulaş; İfade Özgürlüğü, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Serisi: 2, Avrupa Konseyi Yayınları, Ankara 2008, s. 119.
[3]Bu kriterlerle ilgili bkz. AYM; Halil Bayık, Başvuru No. 2014/20002, Tarih: 31/11/2017, para. 45; AYM; Ertan Yürek, Başvuru No. 2015/18932, Tarih: 23/03/2018, para. 28; AYM; Halil Bayık (2), Başvuru No. 2015/19539, Tarih: 10/05/2018, para. 28; AYM; Recep Bekik ve Diğerleri, Başvuru No. 2016/12936, Tarih: 27/03/2019, para. 43.
[4]02/01/1961 tarihinde kabul edilen Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair Kanun, 10702 sayı ve 09/01/1961 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yayınlandığı tarihte yürürlüğü girmiştir.
[5]Belirtmek gerekir ki günümüzde gazetelerin yayın hayatlarına devam etmesinde ekonomik engeller önemli bir yer işgal etmektedir. Çıkartılan nüshaların, satış bedelinden daha pahalıya mâl olması, gazetecilikteki fikri işçilerin maliyeti gibi sebeplerle gazetelerin hayatta kalması ilan ve reklam gelirine bağlıdır (Bkz. DANIŞMAN, Ahmet;Basın Özgürlüğünün Sağlanması Önlemleri (Devletin Basın Karşısındaki Aktif Tutumu), Ankara Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu Yayınları, Ankara, 1982, s. 148 vd.; ÖZGEN, İhsan Mehmet;İnsanlık ve Sosyoloji Boyutlarıyla Basın Meslek Ahlâkı ve Yasalar, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1994, s. 141). Basın İlân Kurumu’nun resmî ilân ve reklam yayınlama hakkını durdurması ya da sona erdirmesi ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu gibi (bkz. AYM;Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (3); Başvuruno: 2016/5653; 09/01/2020, para. 51), bu yetkideki belirsizlik de basın özgürlüğü bakımından oldukça ciddi bir tehdittir. Ancak konunun basının haber verme hakkıyla ilgili kısmına girmeyecek, 7242 sayılı Kanun’daki değişiklikle bağlantılı olarak mahpusların haber alma hakkı çerçevesinde bir inceleme yapacağız.
[6]Bkz. 195 sayılı Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair Kanun m. 5. Bu hükme göre 36 üyeden 12’si doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilmektedir. Kalan 24 üyelik kontenjanın da bir kısmının siyasi iktidar tarafından etki altına alınabilecek kurum ve kuruluşlarca (örneğin Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü (TRT), Anadolu Ajansı) doldurulması sebebiyle, Basın İlân Kurumu’nun bağımsızlığı ve dolayısıyla tarafsızlığı şüpheli hâle gelmektedir.
[7]29848 sayı ve 05/10/2016 tarihli Resmî Gazete.
[8]Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair 195 Sayılı Kanun’un 49’uncu Maddesinde Yer Alan Basın Ahlâk Esasları Hakkında Genel Kurul Kararı, 22127 sayı ve 30/11/1994 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.