Okuluma Dokunma Koordinasyonu ile başlayan süreçte konuyu dert edinenler, Eğitim-Sen başta olmak üzere sendikalar; Sosyal Haklar Derneği, Veli-Der, Mayısta Yaşam Kooperatifi, Bilimsel ve Laik Eğitim Platformu gibi dönüştürme işlemine icazeti olmayan örgütler, Alevi Dernekleri, akademisyenler, pedagog ve psikologlar, hukukçular ve elbette öğrenci, öğretmen ve veliler koordineli olarak faaliyetini sürdürmeye devam ediyor. Farklı isimlerde okullar örgütleniyor. Geldiğimiz noktada Projeniz Değiliz İnisiyatifi bunun somut örneklerinden biri.
2014 yılı Mayıs ayında, İstanbul Kadıköy’de bulunan Yeşilbahar Ortaokulu’na Milli Eğitim Bakanlığı Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce (MEB) ihtiyaç olduğu gerekçesi ile imam hatip ortaokuluna dönüştürüleceğine dair bir yazı gönderildi. Okul velileri ve civar okullardaki veliler 2012 yılından beri mahallede ve komşu mahallelerde dönüştürülmek istenen okulların olduğu gibi koruması için bir mücadele yürütüyorlardı. Mayıs ayında Yeşilbahar Ortaokul İdaresine gönderilen bu karara ise ilgilileri Ağustos ayı sonuna kadar ulaşamadılar ve çocuklarının ve okulun gelecek sene durumunun ne olacağını öğrenemediler. MEB ekseninde sayısız görüşme yapmalarına karşın 50 senedir faal olarak eğitim-öğretim hizmeti vermekte olan okullarının akıbetini ancak kayıt dönemi başladığında, Ağustos ayı sonuna doğru öğrenebildiler… Önceki yıllarda mevzuat gereği komşu mahalleden bile kayıt kabul etmeyen okul yeni yasal düzenlemelere göre ülkenin dört bir yanından gelecek öğrencilerin hizmetine açılacak ancak hali hazırda eğitim görmekte olanlar ‘ka- demeli’ olarak okullarından tasfiye edilecekti… Yeşilbahar okul aile birliği – hukuken velilerin belki de örgün öğretim mekanizması içerisinde söz söyleme hakkının ve çocuklarının geleceğine etki etme hakkının enderde olsa işletildiği bir mekanizma olarak – böyle bir dönüşüme, okullarını terk etmeye icazet vermiyordu.
Aynı sene, Temmuz ayında bir araya gelen veli, öğrenci, eğitimci, mahalleli, hukukçu ve psikologlar başta olmak üzere konuyu dert edinen ilgilerce Okuluma Dokunma kuruldu. Özellikle 2012 yılında yapılan yasa değişiklikleri ile 4+4+4 sistemine geçilerek uygulamaya konulan temel eğitim modelinden zarar gördüğünü dile getiren yurttaşlar kamusal temel eğitimin kalitesinin giderek azalması, eğitimin bilimsel ve laik içeriğinin deformasyonundan, okulsuz kalmaktan ötürü bir araya gelip çocuklarının eğitim hakkı ve geleceklerine dair verilen kararlar bakımından söz sahibi olmak istediler. 2012 yılından bu yana sürekli 0 model imam hatip okulları açılıyor olmasına rağmen hali hazırda kendi yağında kavrulmaya çalışan okullar da talan ve yıkıma maruz kalıyor, tabiri caizse son on yılın hakim siyasetinin ‘kentsel – dini dönüşüm’ mağdurları oluyorlardı. Daha önce görülmeyen bir şekilde okul velileri ve ufak yaştaki çocukları artık eylem karelerinde görmeye başladığımız bir dönemdeyiz artık…
O döneme kadar ancak kendi bulundukları mahalle yahut ilçe ile sınırlı kalan, okullarını kaybetmeme mücadelesini, hiyerarşisi olmayan, deneyim ve bilgi aktarımına dayalı bir şekilde yürütmek; gerektiğinde idari başvuru süreçlerini harekete geçirmek ve hukuki destek sağlayabilmek için bu koordinasyona ihtiyaç duyuldu. Yeşilbahar Ortaokulu ile başlayan bu süreçte eylemler, imza kampanyaları, forumlar yapıldı. Forumlardan birinde söz alan bir velinin şu sözlerini unutmak pek kolay değil: ‘Son iki senede çocuğum iki okul değiştirmek durumunda kaldı. Semtimizdeki okuldan başka bir semte gönderildi, şimdi o okulda dönüştürülüyor ve ben çocuğumu gönderecek bir devlet okulu bulamıyorum’ diyordu… Ağustos ayında bir başka eylemde, emekli bir öğretmenin sözleri ise şu şekildeydi: ‘Okul gitmiş, zaten eğitimin kalitesi nedeniyle de artık insanlar çocuklarını ya özel okula gönderiyor ya da yapılan desteklerden ötürü çoğu zaman gelecek kaygısı ile imam hatiplere razı oluyor. Devlet okullarına İdarece hiç bir katma değer verilmiyor ve çürümeye terk edilmiş durumdalar…’

2014 yılı Eylül ayında Yeşilbahar’ın geri kazanılması ve İdare’nin bu dönüştürme işlemine dair kararını geri çekmesi ile İstanbul, İzmir, İzmit, Çanakkale başta olmak üzere semt semt (Beykoz, Kartal, Sancaktepe, Maltepe, Çekmeköy, Sarıgazi, Gaziosmanpaşa, Şişli, Fethiye, Alaşehir, Soma, Samsun, vd.) pek çok veli, öğrenci ve öğretmen ile temas kuruldu…
Yargının yaklaşımı
Bunun karşısında Yargı’nın yaklaşımına bakıldığında, Yeşilbahar Ortaokulu bakımından, okulun tasfiye süreci olarak nitelendirilen ve örgün öğretime veda ederek BİLSEM’e dönüştürülmesi işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması talebi karşısında Mahkeme dava tarihinde davacıların okul aile birliğini temsil etmesine ve çocukların öğrenci olmasına rağmen karar tarihi olan 7 Ekim 2015’te, öğrencilerinin mezuniyetini gerekçe göstererek güncel ve meşru menfaat koşulunun gerçekleşmediğine, bu nedenle velilerin dava açma hak ve ehliyetlerinin olmadığına kanaat getirip davayı reddetmiştir. 2015 Kasım ayında temyiz edilen dava halen Danıştay tarafından incelenmektedir…
Güngören…
Güngören Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu’nun bulunduğu Güngören ilçesinde 2015 – 2016 yılında hali hazırda 12 okul içerisinde altı tane imam hatip ortaokulu bulunmasına rağmen İdare tarafından dönüştürülmesine karar verilen bir okuldu. Okul velilerinin çoğu mütedeyyin aileler olmasına rağmen, dönüştürme işleminin geri çekilmesi için oldukça zor şartlarda imza toplayarak, eylem yaparak seslerini duyurmaya gayret ettiler. Veliler henüz 5. sınıfa yeni başlayan ve 9 yaşında olan çocuklarının eve döndüğünde amel defteri ile ilgili sürekli soru sorduğunu yahut sürekli Sünni – İslam bakımından önem teşkil eden kişiler hakkında konuştuğunu ve buna anlayamadıklarını belirtiyordu. 2015 yılında idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması için açılan davada (2015/243 Esas ve 2016/1181 Karar Sayılı), Mahkeme, İmam Hatip Mezunları Derneği tarafından yapılan soru – (evet ya da hayır) cevap şekillindeki ve okulunuzu imam hatip olmasını istiyor musunuz? Okulunuz imam hatip olursa bu okulda kalmayı istiyor musunuz? vb. vb. tek A-4 sayfadan ve bir kaç sorudan oluşan ve bir kısım öğrenciyle yapılan anketi esas alarak, ‘dağıtılacak öğrencilerin gideceği diğer okulların öğrenci kapasitesinin sınıf mevcutlarındaki artışa rağmen yeterli olduğunu, bu açıdan öğrencilerin mağduriyetinin bölgedeki diğer okula yönlendirmeleri ile çözülebilecek durumda olduğunu; dönüşümün kademeli olacağını ve her ne kadar davacılar tarafından laik demokratik ve bilimsel temellere aykırı işlem olduğundan bahsedilmekteyse de yakın mesafede gidilebilecek birden fazla ortaokulun bulunmasının, işlemin bireysel yönü olduğu kadar kamusal yönünün de bulunması nedeniyle soyut ve dayanağı olmayan uzaklık iddiası ile işlemi tek başına sakat hale getirmeye yeterli delil teşkil etmediğini… İmam hatip eğitiminin demokratik, laik ve bilimsel temellere dayanmadığına dair iddiaların bilimsel ve istatistiki verilerle desteklenmemiş olması nedeniyle davacının söz konusu iddialarına itibar etmeye olanak bulunmadığı’ gerekçesi ile 21 Haziran 2016 günü, İdari yargılamaya esas olan hakimin re’sen araştırma ve hukuki delilleri tartışarak değerlendirme yapma gerekliliğine rağmen, reddetti. Gelinen noktada, sosyal ve ekonomik olarak zor koşullarda çocuklarını okula göndermekte olan, davacı veliler kendilerini ve çocuklarını baskı altında hissettiklerini dile getirerek davayı temyiz etmek istemediler. Karşı taraf vekalet ücretinin ödenmesi için Projeniz Değiliz İnisiyatifi dahil denkleştirmek mümkün oldu… O dönemki öğretmenlerden ise sadece biri okulda kalabildi. Diğerleri yıllardır çalıştıkları okuldan norm fazlası olarak ayrılmak durumunda kaldı…
Zeytinburnu…
Zeytinburnu Abay Ortaokulu’nda dönüştürme işlemine gerekçe olarak MEB, aralarında işbirliği bulunan Zeytinburnu İmam Hatip Mezunları Derneği’nin çocuklara ders esnasında sadece üç sorudan oluşan ve okulunuzun imam hatip olmasını ister misiniz – istemez misiniz vb. şekilde bir anketini gerekçe göstererek dönüştürme işlemini gerçekleştirdiğini dile getirdi. 20152016 eğitim yılında Abay Ortaokulu öğrencileri okulda açılan imam hatip sınıflarının aksine ikili eğitime geçti. İmam hatip sınıfları ise tam gün eğitim görmeye başladılar. Okulda mevcudu 10-12 kişilik 6 imam hatip sınıfı açıldı. Velilerin beyanına göre halen Zeytinburnu Abay Ortaokulu olarak kullanılan kısımda kontenjan olmaması nedeniyle kayıt yaptıramayan öğrenciler farklı okullara dağıtılıyor.

Açılan davada Maarif Müfettişlerince sunulan raporda – ki davalının kendi bünyesinde kurulan bir denetim mekanizmasının davaya esas teşkil etmesi de temel yargılama ilkeleri ile örtüşmemesine rağmen – müfettişler okulun Zeytinburnu ilçesinde bulunan Kazlıçeşme, Yenidoğan ve Gökalp Mahallerine hizmet veren tek ortaokul olduğunu; bu mahalleler ile diğer ortaokulların arasında en az 1 kilometre mesafe olduğunu; zihinsel ve bedensel engelli öğrencilere özel sınıfların olduğunu; dönüşüm halinde yalnızca beşinci sınıf öğrencilerinin etkileneceğini; (azalan kontenjanlarla birlikte ve ikili eğitime geri dönmüş halde) 678 öğrencin mezun olana kadar aynı okulda kalacağını, ilçede yapılaşmanın hat safhada olduğu ve bu nedenle okul yapılacak arsanın bulunamadığını (oysaki 2015 yılında Zeytinburnu Belediyesi Genel Meclisine, bir meclis üyesi tarafından verilen soru önergesinde açıkça TÜRGEV’e aynı sene içerisinde eğitim amacıyla arsa tahsisinin yapıldığı meclis tutanaklarında kayda geçti) tespitleri dile getirilmesine rağmen her halükarda imam hatip okuluna ihtiyaç olduğu için dönüştürme işleminin yapılması gerektiğini sonuç kısmında beyan edildi. Mahkeme, herhangi bir hukuki tartışmaya girmeksizin, işlemin ihtiyaç gerekçesi ile hukuka uygun olduğuna hükmetti. Zeytinburnu Abay Ortaokulu için yapılan temyiz başvurusu da başta eğitim hakkına erişimin engellenmesi ve kamu hizmetinin İdare’nin keyfi uygulaması nedeniyle bir grup yurttaş aleyhine sekteye uğratıldığı gerekçesi ile Danıştay tarafından incelenmektedir.
Şişli…
Şişli, Talatpaşa Ortaokulu’nda 2014 – 2015 eğitim döneminde açılan imam hatip sınıfları (okul içinde okul uygulaması) nedeniyle hukuki süreç başlatıldı ancak Okuluma Dokunma Koordinasyonunun da dahil olduğu idari başvuru ve görüşmeler, imza kampanyası ve çeşitli eylemler neticesinde ilgili MEB – İdare, bu sınıfların dönüştürülen başka bir okula nakledildiğini beyan ederek söz konusu kararını geri çektiğinden yetkili İdare Mahkemesi karar verilmesine yer olmadığına karar verdi.

Kadıköy…
Kadıköy, Fikirtepe kentsel dönüşüm bölgesinde bulunan, yerleşik nüfus nedeniyle ağırlıklı olarak Romanlara hizmet ve velilerin büyük bir bölümünün gündelik işlerde uğraştığı yahut çalışmadığı Kaptan Hasanpaşa İlkokulu ise hiçbir bildirim yapılmaksızın, dönem başında imam hatibe dönüştürüldü ve henüz altı yaşına yeni girmiş öğrenciler, yürümeye dahi hiç elverişli olmayan inşaat alanlarından geçerek yeni yapılmış ve ıslah çalışması devam eden dere kenarında narında bulunan bir okula nakledildi… İlçe MEB müdürü ile yapılan görüşmede şifahen 2014-2015 eğitim yılında bakımından okul değişikliğinin geçici bir durum olduğu ve seneye okula geri dönecekleri; şimdi işleme karşı bir şey yaparlarsa Fikirtepe’de yaşamakta olan bu öğrencilerin yaşadıkları yerden çok daha uzakta olan bir okula gitmek durumunda kalacakları ve imkansızlıklar içinde okuyup, hiç bir yardım alamayacakları söylendi ve öğrencilere İETT’den servis tahsis edildi. Kaptan Hasan Paşa İlkokulu diye bir okul artık yok ve okul binası şu an Gözcübaba İmam Hatip Ortaokulu…
Keyfiyetin yine hali: İhtiyaç bahanesi
Görüldüğü üzere, eğitim hukukundan bahsedeceksek eğer, kamusal temel eğitim bağlamında hukuki koruma altında olması gereken tüm dengeler alt üst edilmiş durumda. Özel hayatın korunması, velilerin çocukların eğitim hayatına yön verme iradesinin ihlali olmak üzere birden çok eğitim hakkı ihlaline yol açan bu düzenleme ve uygulama pratiğinin parasız, eşit, laik, bilimsel ve demokratik eğitim ilkelerine ters düşmesinden kaynaklanan ve İdare’nin keyfi dönüşüm uygulamalarından ötürü hak kayıplarına yol açan bir İdari işlemler toplamı ile karşı karşıyayız.
Yargının İdare’nin sonsuz dönüştürme yetkisine bakışı, imam hatiplerin bir ihtiyaç olup olmadığı tartışması üzerinden, hukuku bir yana bırakmış ve susmaz ama fısıldar vaziyette siyasi denetim hatta tercih yapmaktan öteye gitmiyor…
Eğitim hakkı mücadelesinin temellendiği ve hak ihlalleri bakımından yapılan idari başvuru ve dava sürecinde 2012 sonrası imam hatipler lehine okullar arasındaki keskin farklılıkları ortada. Öğrenmenin pedegojisi yok ediliyor, özelleştirme ve yurttaşları güvencesiz bırakma hali tırmandırılıyor, dincileştirme, vakıf ve dernekler eliyle yürütülen dönüştürme ve talan siyaseti açıktan devlet kaynakları ile gerçekleştiriliyor.
Yargının tutumu karşısında Uluslararası Temel İnsan Hakları Belgeleri, devletin yurttaşların dini yönelimleri nedeniyle herhangi bir açık ya da örtülü ayrımcılık yapması yasağı ve İdare’nin bunu üreten yasal-/ idari bir organizasyonu gerçekleştirmeme yükümlülüğü; Anayasaya, kanunlara, demokratik ve laik toplumun gereklerine ve sosyal yapıya uygun olarak ölçülülük prensibi kapsamında işlem yapmasını gerektiği, Danıştay 8. Dairesi’nin 2007 yılı 2007/7481K. sayılı kararı; İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 2015/849E. sayılı 20.10.2015 tarihli emsal yürütmeyi durdurma kararı; İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) Hasan ve Eylem Zengin ve de Mansur Yalçın kararları başta olmak üzere ilgili kararları; Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS), BM Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesine (ESKHS), BM Medeni Siyasal Haklar Sözleşmesi komite karar, genel-/özel yorum ve raporları, genel kabul görmüş olan eğitim evrensel standartları-niteliği apaçık ortada. Eğitimin uygun yeterlilikte (yani bilimsel) olması, kolaylıkla ulaşılabilen (yani kamusal) bir temel eğitimin sağlanması, kapsayıcı bir temel eğitimin sağlanması, benimsenebilen bir temel eğitim sağlanması ve en önemlisi ayrımcılığın yapılmadığı bir eğitiminin sağlanması gerek. Hukukun üstünlüğü ve laiklik anayasal koruma altında ise ‘hiçbir yasama ya da idari işlemin, amaç unsurunun dinsel olmaması, işlemin uygulanmasından dinin ne olumlu ne de olumsuz etkilenmemesi ve işlem dolayısıyla devlet dine aşırı bir yakınlık göstermemesi’ gerek.

İstemiyorsan özel okula gönder aymazlığı
‘İstemiyorsan özel okula gönder’ yaklaşımı hangi gelir grubunda olursa olsun çocukları devlet okuluna göndermeye engel. Orta sınıfın ve yoksul mahallenin çocukları görünmez duvarlar içerisinde hapis. Üstüne eğitim hayatı ve geleceği, temel eğitimin tasfiyesiyle çocuklarının ve ailelerinin tercihleriymiş gibi topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor. Üstüne üstlük eğitim hakkının tüm bileşen ve katmanlarını – açık yahut örtülü bir biçimde ‘inanan yahut inanmayan’ şeklinde işaretleyen bir İdari organizasyona hapsedildik. Bu noktada dönüştürülen devlet okulları ‘çocukların eğitiminin bir bütün olarak toplumsal, kültürel değerleri yeni nesillere iletilmesi, zihinsel gelişim ve bilimsel bilginin sağlanması’ işlevi yok sayılmakta. Salt ideolojik doktrinasyon konusu olmuş durumda. 4+4+4 heyulası, imam hatipleştirme projesi ihtiyaç meselesine indirgenemeyeceği gibi kamusal temel eğitimin sadece bugünü değil toplumsal geleceğimizi tasfiye eden ‘heybetli’ tasfiyesinden hem hükümet hem de yargı bizzat sorumlu…